Arap dünyasının önde gelen analistlerinden olan Abdulbari Atvan yazısında, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in Siyonist rejimle uzlaşma anlaşmasını tamamen değersiz olarak nitelendirdi.
Rey el-Yevm Gazetesi Baş Editörü ve Arap dünyasının önde gelen analistlerinden olan Abdel Bari Atvan yazısında şu ifadelerde bulundu: ‘Beyaz Saray'da Araplarla Siyonist rejim arasında imzalanan uzlaşma anlaşması ile birlikte Gazze Şeridi'nden Güney Filistin'deki Siyonist yerleşim yerlerine ateşlenen füzeler, bu anlaşmalardan hiçbirinin geçerli ve değerli olmadığını ve Arap ve Müslüman kardeşlerinin desteği ile sadece Filistin’in evlatlarının Siyonist işgalcilerle çatışmaya, barış veya savaş yoluyla son vereceklerini vurgulamaktadır.
Beyaz Saray gösterisine ev sahipliği yapan ABD Başkanı Donald Trump, altı Arap hükümetinin Siyonistlerle normalleşeceğini açıkladığında çirkin bir yalan söyledi. Bu ülkeler, törene bir büyükelçi, hatta düşük rütbeli bir temsilci bile göndermeye cesaret edemezken işgalcilerle rezil normalleşme kampanyasına nasıl katılacaklar?
Normalleşme bataklığına gözleri açık düşen BAE ve Bahreyn, işgal altındaki topraklardan 3 bin kilometreden fazla uzaklıktadır ve onlar her zaman güvenli ve istikrarlı bir durumda yaşadılar; oysa işgalci düşmanla mücadele görevi, Cezayir ve Irak'ın askeri desteğiyle her zaman Mısır, Suriye ve Ürdün'ün omuzlarında olmuştur. Fakat şimdi Bahreyn ve BAE, işgalci rejimle yaptıkları uzlaşmaya göre, Siyonist rejimle değil, İran'la çatışan ülkeler haline geldiler. Bu ülkelerle ticari ve ekonomik anlaşmalar İsrail rejimi için çok önemli değildir. İsrail, Bahreyn ve BAE'nin yeni müttefiki olarak İran'ı ve füze cephanelerini ve nükleer programını mevcut bir tehdit olarak görüyor.
Dün İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülkesinin Fars Körfezi'nin doğu kıyısındaki herhangi bir Siyonist rejim varlığını tehdit olarak saydığı konusunda uyardı ve Bahreyn ve BAE tarafından yapılacak herhangi bir saldırıdan bu iki ülkeyi sorumlu tutacağını belirtti.
Siyonistler hiçbir zaman herhangi bir söz veya anlaşmaya bağlı kalmamışlardır ve belki de feci bir sonla sonuçlanan 25 yıl önce Oslo Anlaşmalarını imzalayan Filistin Yönetimi'nin deneyimi bunun en iyi örneğidir. Öyleyse BAE ve Bahreyn, İsrail'in İran'a karşı casusluk yapmasını veya bu rejimin Fars Körfezi kıyılarında nükleer tesisleri veya petrol tankerlerini havaya uçurmak için bazı unsurlar göndermesini veya Hürmüz Boğazı veya Umman Denizi yakınlarında askeri üsler kurmasını engelleyebilir mi?
1990'larda Siyonist rejim, Katar'da, Umman, Tunus ve Nouakchott'ta bir ticaret ofisi ve bir büyük elçilik açtı ve Filistinlilerin işgal altındaki topraklarda 2000 yılında silahlı intifada yaptığı tüm ofisler birbiri ardına kapatıldı ve Moritanya buldozerleri hiçbir iz bırakmadan İsrail büyükelçiliğini tahrip etti ve onlardan hiçbir iz kalmadı.
Beyaz Saray'daki normalleşme töreninde iki şey çok garipti:
Birincisi Araplar, özellikle Siyonistlerle ilişkilerinin normalleştiğini açıklayan iki ülke, savaştan bıktıklarını ve yeni nesillerin gelişme ve refah için sabırsızlandığını söylediler. Bu iki ülkenin ve yanlarında Suudi Arabistan’ın savaşı Filistin’de değil Yemen’deydi ve Filistin sorununun bu üç ülkenin refahı ve kalkınması için bir engel olduğunu gösteren hatta zayıf bir kanıt yoktu.
Trump, Suudi Arabistan'dan bir günde 460 milyar doları fidye aldı; bu, İsrail karşıtı dört savaşın maliyetinin 10 katı ve Irak-İran savaşının maliyetinin veya 40 yıl boyunca Filistin devrimine yapılan yardımın 400 katıdır.
İkincisi Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile gazetecilere verdiği demeçte, Filistinlileri Trump hükümetine saygısızlık etmekle suçladı ve bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri'nin onlara yaptığı yıllık 400 milyon doları kestiğini ve Kurtuluş Örgütü'nün Washington bürosunu kapattığını söyledi.
Bu, küstahlığın doruk noktasıdır, Trump, ABD büyükelçiliğini işgal altındaki Kudüs'e taşıdıktan ve Kudüs'ü sonsuza dek Siyonist rejimin başkenti olarak tanıdıktan ve Yüzyılın Anlaşması adı verilen Filistin karşıtı planı sunduktan sonra Filistinlilerden ne bekledi. Filistinlilerden davalarını Amerika’nın yıllık 400 milyon dolar yardımına satmasını mı bekledi?
21. yüzyılın başındaki ikinci silahlı intifanın, Fars Körfezi ve Mağrip'teki Siyonist ticaret ofislerini ve Moritanya'daki büyükelçiliğini kapattığı gibi, Yemen Ensarullah Hareketinin birkaç füzesi de Abu Dabi ve Manama'daki İsrail büyükelçiliklerini kapatabilir ve bu da Tel Aviv ve Washington’un yanlış hesaplamalarının bir sonucudur.
1948 ve 1967 yıllarındaki işgal altındaki topraklarda altı milyon Filistinli yaşadığı ve bu nüfusun iki katı komşu Arap ülkelerinde ve diğer ülkelerde yaşadığı sürece, Siyonist işgalcilerle hiçbir barış sağlanamayacak ve bu anlaşmalardan hiçbirinin bir değeri olmayacaktır ve aslında bu, bu anlaşmayı imzalayanlar için bir tehlike anlamına gelmektedir.
Çanları çaldıran Gazze'den atılan füzeler, gerçekleri gösterdi ve Siyonistlerle gerçek çatışmanın kökenini ortaya çıkardı, direnişe teşekkür ediyoruz.’
rasthaber