Beyrut patlaması Lübnan'da bir kez daha gösterilerin başlamasına neden oldu. Bu tür protesto gösterilerinde Lübnanlı protestocular ordunun uyarılarına rağmen farklı bakanlıkların binalarına saldırıp bu merkezlere hasar vererek bazılarını ele geçirmeye bile çalıştılar.

Lübnan'da geçen Pazartesi gününden itibaren  dışişleri bakanı  Nassif Hittinin istifasının ardından yeni bir siyasi gerilim yaşamaktadır.   Tabii   yeni dışişleri bakanının hemen tanıtılması   Hitti'nin  Lübnan'ın siyasi arenasını  derinden etkilemesini engelledi.  Ancak   24 saat sonra  Beyrut limanında  150 kadar ölü, 6 bin kadar yaralı ve yaklaşık 60 kişinin kaybolmasına yol açan büyük bir patlama durumu değiştirdi.  Bu patlama sırf Lübnan'da değil Batı Asya genelinde de en büyük patlama sayılır.  Kimileri ise  bu patlamayı dünyadaki en büyük nükleer olmayan patlama olarak adlandırıyor. 

Lübnan hükümeti ise  bu patlamanın failleri hakkında  araştırmaların yapılması talimatını verdi.  Buna rağmen Lübnan hükümeti bu patlamada bir rolü olmadığı gibi  bu patlamaya yol açan depo ile ilgili de bir payı olmamıştır.  Ancak bu büyük patlama  hükümete karşı şiddet ve kaos içerikli  yeni tur gösterilere yol açmıştır. 

 Lübnan Gümrük İdaresi başkanı  Bedri Dahir ise şöyle bir açıklamada bulundu: "   Lübnan güvenlik ajansları  defalarca Beyrut limanındaki patlayıcı maddeler ile ilgili  Saad El Hariri kabinesini uyarmışlardı. Ancak  onlar bu hususa hiçbir ttepki göstermemişlerdi. " Başka bir ifade ile  2 bin 750 tonluk amonyum nitrat deposu   Saad El Hariri hükümeti döneminde hakkında uyarılar yapılan bir depo idi. 

Kuşkusuz Lübnan'daki mevcut  kaosların hedefi  Hassan Diyab hükümetinin devrilmesidir.    Aslında muhalifler Hassan Diyab'ın başbakan olarak göreve başladığı ilk günlerden itibaren onu devirmek için  plan yaptılar.   Son günlerdeki protesto gösterilerinin başlamasına dek  üç tur  protesto gösterisi düzenlenmişti.  İlk tur Hassan Diyab'ın  başbakan olarak parlamentodan güven oyu aldığı 21 Ocak'ta başladı. İkinci tur protesto gösterileri ise Martın sonları ve  Mayıs'ın başlarında ve üçüncü tur de  Temmuzda başladı.   Buna rağmen   geçen protesto gösterileri  Hassan Diyab hükümetinin düşmesine yol açmadı. 

Muhalifler şimdi de  Diyab hükümetine karşı  iki önemli girişimde bulunarak onu istifa etmeye ve kabinesini devirmeye çalışmışlardır. İlk olarak   protesto gösterilerini kaos olaylarına dönüştürerek Lübnan'ın iç ortamını gerginleştirmişlerdir.  Bu çerçevede  önemli devlet binaları karşısında  gösterilerin düzenlenmesi ve bakanlıklara saldırıp bu binaları ele geçirme girişimleri göze çarpmaktadır.   Bu durum  ordunun  kaos çıkaranlara tepki göstermesine ve sonuçta çarpışmalar ve çatışmalara yol açmıştır.   Şiddet ve kaos olaylarının   şiddetlenmesi ile  Hassan Diyab da  erken parlamento seçimlerinin düzenlenmesini önermiştir. 

Muhaliflerin ikinci girişimi,  bakanlara kabineden istifa etmeleri için baskı yapmaktır.   Şimdiye dek  dışişleri bakanı, iletişim ve çevre bakanları da makamlarından istifa etmişlerdir.    Buna rağmen   bu baskılar bile Diyab hükümetine etki yapmadı.  Çünkü kimi bakanlar  baskı altında ve şantaj yapılarak   istifa etmeyeceklerini ve üstlendikleri sorumluluklara devam edeceklerini belirttiler.   

Lübnan Çalışma bakanı Lamiya Yemin ve endüstri bakanı  Emad  Hubbullah da  şöyle bir vurguda bulundular:" Hükümet dayanıklıdır ve halka karşı üstlendikleri sorumlulukları yerine getirecektir. "

 Amerika ve Fransa ise  Suudi Arabistan ve BAE ile beraber hareket ederek   Saad El Hariri liderliğindeki 14 Mart hareketinin katılımı ile   Beyrut patlamasını siyasileştirerek   Hasan Diyab hükümetini devirip  Hizbullah'ı bu olayda suçlu gösterip yalanlar ile kamuoyunu aldatarak   yeni Batıcı hükümetin kurulması için zemin hazırlamak istiyorlar. 

 Görünen o ki şimdi de  Saad el Hariri'nin kardeşi Mahir El Hariri  iç ve dış muhaliflerin  yeni kabine için adayıdır.  Şimdiye kadar ancak  muhaliflerin Diyab hükümetini devirmek için çabaları ve girişimleri sonuç vermeyecektir. 

parstoday