Beyrut’un güney semtindeki Seyyidu’ş Şuheda kompleksinde düzenlenen anma töreninde konuşan Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın konuşmasının geniş özetini sunuyoruz. *** Bugün biz büyük uluslararası mücahit komutanı yani Kudüs Gücü Komutanı Hac Kasım Süleymani’yi, Haşd Şaabi Başkan Yardımcısı Hac Ebu Mehdi el-Mühendis’i ve onlarla birlikte olan şehitleri anmak için toplandık. Tabi bu olayın gerçekleştiği gün yeni bir tarihin başlangıcıdır; sadece İran için değil, tüm bölge için. Öncelikle izin verirseniz cuma günü bu olayın olduğu, yani Hac Kasım’ın arzusuna kavuştuğu gün kendi şahsi durumumdan biraz bahsedeyim. Şehitleri anarken her zaman demiştim ki şehadet, komutanlar ve şehitler nezdinde kişisel bir hedeftir. Hac Kasım gençliğinden beri şehadet peşindeydi. Özellikle de son dönemlerde… O ve Ebu Mehdi, hep savaş meydanlarında hep kurşunların ortasındaydı. Birçok gece şehitleri yad ederdi. O, Allah’a kavuşma ve şehitlerle buluşma arzusuyla içinin daraldığını söylerdi ve şehitler kervanına kavuşmak için çok iştiyaklıydı. Ben Beyrut’un güney semtinden Hac Kasım’ın ailesine, yakınlarına özellikle saygıdeğer eşine ve çocuklarına şunu diyorum: Babanız arzusuna kavuştu, şehadet onun hedefi, aşkı, arzusuydu. Ebu Mehdi için de aynı şey geçerli. O, son olarak Dahiye’ye geldi görüştük. Son görüşmemizde, “IŞİD’le savaşta sona yaklaşıyoruz. Şehit olması gerekenler şehit oldu. Bana dua edin benim akıbetim de şehitlik olsun” demişti. Onun değerli eşine ve çocuklarına da acılarını paylaştığımı söylüyorum. Bizim inanç kültürümüzde şehadet iki iyilikten (zafer veya şehadet) biridir. Ulaşabileceğimiz en iyi şey şehadettir. Düşmanın bize yapabileceği en nihai şey öldürmektir; şehadet ise bizim için en iyi hedeftir. İmam Hüseyin ve Hz. Zeyneb öğretisindeki bu büyük şehadet, bu güzel akıbet, Hac Kasım’ın, Ebu Mehdi’nin, Iraklı ve İranlı mücahitlerin olsun. Olay nasıl oldu? Bugün bu büyük olaydan söz etmek istiyorum Hac Kasım ve Ebu Mehdi niçin şehit oldu? Hedef nedir, bölge nereye gidiyor ve bizim görevimiz nedir? Dediğim gibi bizler tamamen yeni bir aşamanın eşiğindeyiz. Hac Kasım ve yoldaşları Bağdat havaalanına vardılar, Hac Ebu Mehdi onları bekliyordu. Araçlarına bindikten kısa süre sonra Amerikan uçaklarından atılan füzelerin hedefi oldular ve gördüğünüz gibi her şey yok oldu. Bu iki aziz komutan ve beraberindekiler şehit oldu. Bedenleri birbirinden ayırt edilemeyecek şekilde paramparça oldu. İkisi de şehadet aşığıydı; ama gözüken o ki bundan daha fazlası nasipleriydi. Tıpkı başsız İmam Hüseyin gibi, tıpkı başsız Hz. Abbas gibi, tıpkı lime lime edilmiş Ali Ekber gibi, muhtemelen kendileri de böylesini düşünmemişti. Kısa bir süre sonra Amerikan Savunma Bakanlığı saldırının sorumluluğunu üstlendi. Daha sonra bildiri yayımlandı. Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı, hatta Trump’ın kendisi basın toplantısı düzenledi. Hac Kasım suikastının emrini Trump’ın şahsen verdiğini söylediler. Biz bugün apaçık bir cinayetle karşı karşıyayız. Emri veren bizatihi ben emir verdim diyor. İcra eden ben icra ettim diyor. Dışişleri ve savunma bakanları Amerikan ordusu yaptı diyor. Biz bir intihar saldırısı, pusu ya da bombalı araç saldırısı gibi belirsiz bir saldırıyla karşı karşıya değiliz ki araştırmaya ihtiyaç olsun. Biz tamamen bütünüyle apaçık bir cinayetle karşı karşıyayız. Trump, Amerikan ordusunun bu cinayeti işlemesi için emir verdi, Amerikan ordusu da bu cinayeti söylediğimiz şekilde işledi. Cinayet neden açıkça işlendi? Peki bu cinayet neden tamamen açık bir biçimde ve resmi bir şekilde tüm dünya görsün diye işlendi? İki mesele var. Daha önceki bütün suikast çabaları başarısız olmuştu. Bazıları açığa çıkmış, bazıları da hala belirsiz. En sonuncusu, Kirman’da ortaya çıkarılmıştı. (Hac Kasım’ın her yıl Muharrem ayında geldiği) Hüseyniye’nin yakınlarında ev satın almışlar ve oraya yüklü miktarda patlayıcı depolamışlardı. Her yıl olduğu gibi Hac Kasım oraya gidince de patlatılacaktı. Eğer bu gerçekleşseydi, dört beş bin insan ölebilirdi. Ne için, Hac Kasım’ı öldürmek için. Allah onu korudu ve bu şekilde bir şehadet seçti, o böylesi bir şehadete layıktı. İkinci mesele, bu dönemdeki bölgesel konjonktür, yenilgiler, zaferler ve Irak’taki son gelişmelere ulaşan bugünkü savaşların neticesidir. Ayrıca Amerika’da seçimlerin eşiğindeyiz. Bu sahneye baktığımızda suikastın hedefi ve bizim onun karşısındaki sorumluluğumuz ortaya çıkıyor. Trump, iktidara geldikten iki yıl sonra dış politikasını açıkladı. Trump, son iki üç yıllık sonuca baktığında ne elde etmiştir? Yenilgi, beceriksizlik… Dış politika düzeyinde özellikle de bizim bölgemiz ve halkımızla ilgili olarak gösterebileceği ne var? İran Trump, ilk günden beri İran’da rejim devirme sözü verdi. John Bolton, Halkın Münafıkları’nın Fransa’daki toplantısında önümüzdeki yıl kutlamayı Tahran’da yapacağız dedi. Bu, John Bolton’un politikası değildi. O, Amerikan hükümetinin politikasından söz eden ulusal güvenlik danışmanıydı. Peşinde olduğu asgari şey, İran’ın davranışlarını değiştirmek, bu ülkeyi kontrol altına almak, İran’ı diz çöktürmek ve bölgesel meseleleri ve İran’ın füze programını da kapsayan yeni bir anlaşma yapmak. İşte bu politika doğrultusunda azami baskıya başladılar, ekonomik şartları ağırlaştırdılar, halkı aç bırakmaya ve içeride ihtilaflar çıkarmaya odaklandılar. Trump, şu anda ne İran’da rejimi devirebildim diye biliyor, ne İran’a diz çöktürdüm ne de yeni bir anlaşma yaptım diyebiliyor. Trump, BM Genel Kurulu toplantısında Avrupalı liderlerin İranlı yetkililerin kendisiyle bir görüşme ayarlamasını istedi bunu da elde edemedi. Hatta bir telefon görüşmesi için uğraştı; ama İran buna da cevap vermedi. Peki Trump, şimdi kendi halkına İran’la ilgili ne söylesin? Açık Suriye yenilgisi İkinci mesele açık Suriye yenilgisidir. Amerika’nın Suriye planı şimdiye kadar başarısız oldu. En son yaşanan da kendi müttefikine ihanet etmesiydi. Onun Suriye’nin kuzeyindeki Kürt müttefikleri, güçlerini oradan geriye çektiler. Orada çok az sayıda Amerikan gücü kaldı. Peki niçin kaldılar? Kürtleri desteklemek için mi? Hayır Suriye’nin doğusundaki petrol kuyularını korumak için. Amerika bir miktar Suriye’nin doğusunda bir miktar da Tenef’te güç bulunduruyor ki o da İsrail’in tavsiyesiyledir. Lübnan yenilgisi Üçüncü mesele Lübnan yenilgisidir. Kamuoyunu Direniş’e karşı kışkırtmak için tüm baskılar, yaptırımlar, çalışmalar, harcanan paralar, boşa gitti. Pompeo’nun son açıklamasını gördük. Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı David Satterfield’in bazıları basına da yansımayan Lübnan’a defalarca yaptığı ziyaretlerde benim burada açıkladığım bu ziyaretlerin birinde Lübnanlı liderlere “Eğer Beka’daki Direniş’in tesislerini kaldırmazsanız İsrail ona saldırı yapacak” demişti. Tabi bu baskıların hiçbiri sonuç vermedi. Şu ana kadar bu tesislere saldıramadılar; çünkü biz onlara cevabını verdik. Eğer saldırılarsa da süratle onlara cevap veririz. Yemen yenilgisi Dördüncü nokta Yemen yenilgisidir. Yemen savaşı şimdiye kadar başarısız olmuştur. Yemen’deki savaş Suudilerin değil, yalnızca Amerika’nın savaşıdır ve şimdiye kadar da başarısız olmuştur. Afganistan yenilgisi Beşinci nokta Afganistan’daki yenilgidir. Amerika, Halilzad’ı Taliban’a gönderiyor, müzakere ediyor. Taliban Amerika’ya gitmek istiyor; ama Trump, toplantıyı iptal ediyor. Ancak Amerika Afganistan’da da hiçbir kazanım elde edemedi. Yüzyılın anlaşması başarısız oldu Yüzyılın Anlaşması dedikleri bu anlaşmayı Arap ülkelerine, özellikle de Filistin’e dayatmak istiyorlardı. Bu plan Filistinlilerin duruşu sebebiyle başarısız oldu. Trump, ne uluslararası yasalara ne de uluslararası teamüllere saygı duyuyor. Irak Trupm, Irak petrolü benim hakkımdır, onu ele geçirmeli ve yılların masrafını ondan çıkarmalıyım diyor. O, Irak’ta bir devlet, bir hükümet olmadığına, dolayısıyla da petrol kuyularına hakim olup petrolü götürebileceğine inanıyor. O halde Amerika’nın asli planı Irak’ın petrol kuyularına hakim olmaktır. O, Irak’ta bir devlet veya hükümet olmasını istemiyor. Bir hükümet olacaksa da Amerikan büyükelçisine ve Amerikan ordusuna siyasi ve askeri düzeyde tabi olmasını istiyor. Bu, Amerika’nın Irak’taki planıdır; ama Amerika şu ana kadar bu planda başarısız oldu. Öncelikle IŞİD bahanesi ortadan kalktı. Irak halkı, liderleri, ve Necef’teki yüce dini merceiyet net bir tutum aldı ve en hızlı şekilde IŞİD’i ortadan kaldırdı. Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi Mühendis, IŞİD’in ortadan kaldırılmasındaki iki asli etkendir. Bu bahane onların elinden çıktı. IŞİD bahanesi ortadan kalktıktan sonra Irak’ın her köşesinden insanlar Amerika Irak’tan gitsin dediler. Amerika IŞİD’i bahane ederek askeri olarak Irak’ta kaldı. Irak seçimlerini Amerikan karşıtları kazandı Irak seçimlerini kimler kazandı? Ben partilerden söz etmek istemiyorum. Ben bu seçimde kazanan yaklaşımdan bahsetmek istiyorum bu, Amerika’nın Irak’taki varlığına karşı olan yaklaşımdır. Amerika, onlara İran çizgisi diyor. Bu doğru bir niteleme değil. Doğru niteleme şudur: Bu partiler milliyetçi partilerdir ve Amerikan diktelerini reddetmektedirler. Onlar hükümet kurdular, bu hükümet Amerika’yı memnun etmedi, rahatsız etti. Öncelikle bu hükümet, Amerika’nın İran’a ekonomik yaptırım planının bir parçası olmayı reddetti. İkinci olarak Abdulmehdi hükümeti Yüzyılın Anlaşmasını reddetti. Üçüncü olarak Abdulmehdi Çin’e gitti ve Irak’ın çıkarına olan milyarlarca dolarlık anlaşmalar yaptı. Ama Amerika, Irak’ı kendi şirketleriyle yağmalama peşindedir. Adil Abdulmehdi, Suriye sınırını kontrol altına aldı ve bu politikası Amerika’yı çok rahatsız etti. Ayrıca Irak meclisinde Amerika dışarı sesleri yükselmeye başladı. Onlar Irak’ın ellerinden gitmekte olduğunu hissettiler. ABD Irak’ta iç savaş çıkarmaya çalıştı Amerika son dönemde Irak’ta iç savaş çıkarmaya çalıştı. Merceiyetin ve Iraklı liderlerin bilgece tavrı buna engel oldu. Direniş gruplarının ve Irak aşiretlerinin güçlü tavrı Amerika’nın bu planını engelledi. Amerika, siber ordusuyla İran ve Irak halkları arasında fitne çıkarmaya çalışıyor. Neden? Çünkü İran her zaman Irak’ı destekledi. Amerikalılar Irak’ı kaybetmemek için aceleyle çeşitli çabalar içine girdi ve sonunda Hac Kasım ve Ebu Mehdi’ye suikast yaptılar. ABD’nin hangi dış politika kazanımı var? Amerika’nın dış politikada ne kazanımı var? ABD’nin önünde şu an seçimler var. Sadece bizim bölgemizde değil, Venezuela’da da yenildi. Küba’da da hiçbir şey elde edemedi. Kuzey Kore’de müzakereler hiçbir netice vermedi. Çin’de, Rusya’da hatta Amerikalılar kendi müttefiklerinde bile hiçbir kazanıma ulaşamadı. Amerikalılar her konuşmalarında üç şeyden bahsediyorlar. Bunlardan birincisi Suudi Arabistan’dan 400 milyar dolar aldıklarını alaycı ve incitici bir şekilde dile getiriyorlar. İkincisi Arap ülkeleriyle silah anlaşmaları yaptıklarını ve onlarca milyar dolar kazanç elde ettiklerini söylüyorlar. Trump bunları söylüyor ve onlar da alkışlıyor. Üçüncüsü de büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması. Kazanım olarak bahsettikleri bu üç şey de bizim bölgemizde oldu. Yeni tür savaşı onlar başlattı O halde Trump’ın ve ABD hükümetinin yeni bir aşamaya ihtiyacı var. Amerika’nın başlangıcı budur; saldıran biz değiliz. Yeni tür bir yeni savaşı onlar başlattı. Onlar Direniş Ekseni’ni zayıflatma, İran’ı zayıflatma ve yenme, bize kendi şartlarını seçimlerde dayatma peşindeler. Bu savaş gerçekleşmesi değil, çünkü savaş maceracılık gerektirir. İsrail genelkurmay başkanının sözlerine bakanlar benim ne dediğimi anlarlar. Amerika, İran’la savaşın ne demek olduğunu biliyor. Onlar aba altından savaş peşindeler. İsrail, Hac Kasım’ı varlığı için tehlike görüyordu Onlar Kasım Süleymani’yi Direniş Ekseni’nin merkez noktasını vurdular. Onlar bu mesele üzerinde çalışıyordu. Hac kasım birkaç hafta önce benim yanımdaydı. Yeni miladi yıldan söz açıldı. Ben ona dedim ki, ben ona senin yüzüne bakarak başlamaktan dolayı mutluyum; ama Amerikan basını senin üzerine odaklandı ve zemin hazırlıyor. General Kasım Süleymani’den bahsediyorlar, onlar sana suikast planladılar dedim. Hac Kasım gülümsedi. ABD karşısında hep Hac Kasım’ı gördü Amerikalılar gittikleri her bölgede Hac Kasım’ı karşılarında gördüler. Suriye’ye gittiklerinde Hac Kasım’ı görüyorlardı. Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de, Afganistan’da, Direniş Ekseni ile ilgili her yerde karşılarında Hac Kasım Süleymani’yi görüyorlardı. İsrail, Kasım Süleymani’yi karşılarındaki en tehlikeli kişi olarak görüyordu. Ancak ona suikast yapmaya cesaret edemiyordu. Suriye’de ona suikast yapabilirlerdi; ama buna cesaret edemediler ve bu işi yapmasını Amerika’dan istediler. Bu yüzden ona suikast yaptılar ve açıkça öldürdüler. Yoksa onu açıkça öldürdük diye propaganda yapmak için değil. Bu konuda propagandaya, moral bulmaya ihtiyaçları yok. Onlar bu suikast vesilesiyle Irak’taki Direniş güçlerini zayıflatmaya, İran’la Irak arasında ihtilaf yaratmaya çalıştılar. Bu suikastın hedefini tanımak gerek. Onlar Suriye ve Lübnan petrolüne bile tamah ediyor. Bu ülkelerin petrolünde, gazında, suyunda gözleri var. Şu an karşı karşıya olan iki proje var. Birincisi Amerika ve İsrail’in sulta projesidir. İkincisi de Direniş projesidir; bizim halkımızın bağımsızlığı, egemenliği, özgürlüğü ve kutsallarıdır. Suikastın hedefi ve bizim görevimiz Bu suikastın hedefi nedir ve bizim sorumluluğumuz nedir? İran’ın en büyük generallerinden, İranlıların iftiharlarından birine suikast yapıldı. Amerika bu cinayeti ben işledim diyerek aleni suikast yaptı. Bu suikasta karşılık hemen o gece verildi. İslam Devrimi Liderinin, hükümetin, mercilerin, silahlı kuvvetlerin açıklaması ortadadır. Halk da kendiliğinden sokaklara döküldü. Bugün Ahvaz ve Meşhed kentlerindeki törenleri gördünüz. Pompeo, İran halkının tavrını kendine dayanak yapıyordu. Biz de bugün diyoruz ki danışmanlarına kulak verme. Televizyonlara bak Ahva’da, Meşhed’de bugün ne gördün, yarın Tahran’da ertesi gün Kirman’da ne göreceksin. İran, saldırgan adımlar atacak bunları göreceksin. Siz ilk hedefte İran halkının ve liderlerinin ortaya koyduğu varlık karşısında yenildiniz. Iraklı parlamenterler ABD’nin kovulma yasasını çıkarmalı Onlar bu terörle Haşd Şaabi’yi sarsmak istedi. Irak’ı içeriden zayıflatmak ve diğer partileri grupları avuçlarının içine almayı istediler. Herkesi korkutmak için bir dehşet havası yarattılar. Ancak Irak’ın cevabı cenaze törenleri sırasında başladı. Amerikalıların son yıllarında dayanak edindiği şey İran’la Irak arasında ihtilaf çıkarmaktı. Sonuç ne oldu? İranlı ve Iraklı şehitlerin cenaze törenleri Bağdat’ta, Kazımeyn’de, Necef’te ve Kerbela’da yapıldı. Bu, Irak halkının vefasıydı. Merceiyet, partiler, resmi yetkililer, başbakan, meclis başkanı katıldılar hepsi de ABD’nin Irak’tan çıkarılmasını istedi. Cuma gününden bugüne kadar olan bu halk hareketinin anlamı başınız belada demektir. Bugün tüm gözler meclis oturumunda olacak. Irak Başbakanı, Amerika’nın Irak’tan çıkarılmasını isteyen bir metin okudu. Kesinlikle Amerika’nın önümüzdeki günlerde Irak’ı baskı altına almak için tüm güçlerini kullanacağını göreceğiz. Umudumuz Irak parlamentosunun Amerikan güçlerinin Irak’tan çıkarılmasını öngören yasayı kabul etmesidir. Eğer parlamento bu hedefi gerçekleştirmezse ben buradan size ilan ediyorum: Ben Iraklıları tanıyorum onurlu Hüseyni savaşçılar, Abbas’ın (AS) evlatları, tek bir Amerikan askerinin Irak’ta kalmasına izin vermeyecekler. ABD, bu suikastla Irak’ı kaybedecek Hac Kasım ve Ebu Mehdi’nin şehadetinin en küçük cevabı Amerikan güçlerinin Irak’tan çıkarılması ve bu ülkenin Amerikan işgalinden yeniden kurtarılmasıdır. Amerikalılar Hac Kasım ve Ebu Mehdi’ye Irak’ı kaybetmemek için suikast yaptı; ama onlar bu yaptıklarıyla Irak’ı kaybedecekler. Bu, mücahitlerin ve halkın iradesiyle gerçekleşecek. Hac Kasım, Ebu Mehdi ve yoldaşları, Irak’ın terörizmden kurtarılmasının en önemli etkeniydi. Onların kanı bir kez daha Amerikan işgalinden kurtuluşun vesilesi olacak. Suriye’de de nihai zafere doğru gitmeliyiz. Hiç kimse hac Kasım teröründen dolayı zaafa düşmemelidir. Bu mesele doğaldır. Yemenliler de savaşmakta oldukları cesaret ve öz güvenle harekete devam etmelidir. Trump’ın hedeflerinden biri bizim içimize dehşet düşürmek. Onlar suikast listesinin devam ettiğini söylüyor. Bunun amacı diğerlerini korkutmak. Bizim ilk cevabımız şudur: Direniş komutanları ve mensupları asli mücadeleyi koruyor; korkmuyor ve zayıflamayacak. Manevi açıdan ise bu iki kardeşimizin şehadeti, bizi hedefler yönünde hareket etmeye daha da motive ediyor. Bu olay Amerika’nın yenilgisinin, öfkesinin ve çabalarının düzeyini gösteriyor. İşte bu yüzden böylesi aptalca bir seçeneğe yöneldiler. Biz onun kanını, bayrağını ve hedeflerini omuzlanıyoruz. Tıpkı Kasım Süleymani’nin Allah’a kavuşma aşkı gibi yolumuzda hareket etmeyi sürdüreceğiz. Bizi terörle ölümle tehdit edenlere tarihi hatırlatıyoruz. Onlara diyoruz ki “Ey İbn Tuleka sen bizi ölümle mi korkutuyorsun?” Biz ya zafer kazanırız ya şehit oluruz. Bölgedeki durum farklı gidiyor. Hac Kasım’ın şehadeti, planlarda bir gevşekliğe neden olmamalıdır. Aynı şekilde Ebu Mehdi’nin şehadeti. Adil kısas Adil kısasın anlamı nedir? Bu cinayeti kimin işlediği belli olduğuna göre intikamın mantığından söz edecek değilim. Hac Kasım’ın meselesi farklı. Amerika İranlı başka bir şahsı ya da İran’da herhangi bir tesisi vursaydı bu İran’ı ilgilendiren bir mesele denebilirdi; ancak Kasım Süleymani sadece İran’ı ilgilendiren bir mesele değil. Kasım Süleymani, İran’dır, Lübnan’dır, Suriye’dir, Yemen’dir, Afganistan’dır. Kasım Süleymani bütün bir ümmettir. İran ne yapacağını biliyor; bu bizim sorumluluğumuzu azaltmıyor. İran siz direniş gruplarından bir şey istemiyor; şunu yapın veya yapmayın demiyor. Yetkililerinin iradesi bellidir. Direniş grupları bu konuda ne yapacağına, nasıl intikam alacağına kendi karar vermelidir. İran, dostlarından, müttefiklerinden, kırk yıldır destek verdiklerinden herhangi bir şey istemedi. İran bugün yasta; çünkü en büyük övüncünü, en büyük generallerinden birini kaybetti; ama bizden bir şey istemedi. Peki bizim görevimiz nedir? Sadece teselli etmek taziye mesajı göndermek mi? Mesele kazanımlar elde etmesi gereken Direniş Ekseni’dir. Ancak hepimiz adil bir kısas yönünde hareket etmeliyiz. Adil kısas nedir? Açık olalım, bazıları “Hac Kasım düzeyinde birinin adil kısası nedir? Kim Hac Kasım’ın dengi olabilir?” diyebilir. Amerikan Savunma Bakanı mı? Amerikan genelkurmay başkanı veya Amerika’nın Ortadoğu’daki kuvvetlerinin komutanı mı? Bunların hiçbiri bu iki şehidin düzeyinde değildir. Hac Kasım’ın ayakkabısı Trump’ın ve Amerikalı tüm generallerin başından daha değerlidir. Adil kısas, Amerika’nın bölgedeki mevcudiyetidir. Amerika’nın bölgedeki askeri varlığına son vermek Hac Kasım’ın ve Ebu Mehdi’nin kanlarının adil kısasıdır. Askeri üsler, savaş gemileri, bölgedeki tüm Amerikan askerleri adil kısasın muadilidir. Onları Amerikan ordusu öldürdü, bedel ödemesi gereken de Amerikan ordusudur. Bizim kastımız Amerikan halkı ve vatandaşları değildir. Bölgedeki Amerikan vatandaşları, gazeteciler ve diğer Amerikalılar değildir. Biz buradan ilan ediyoruz: Bu terörü icra edenler için adil kısas, bu tarifin tam merkezinde yer alıyor. Benim görüşüme göre ve benim kişisel sorumluluğum… Bazıları meseleyi büyüttüğümü söylüyor. Hayır ben onun doğal hacmini söylüyorum. Eğer Hac kasım ve Ebu Mehdi terörü cezalandırılmadan geçilirse bu çok tehlikelidir. Tüm Direniş için, onun üyeleri için Filistin ve Kudüs meselesi ve tüm bölge için tehlikeli olacaktır. Düşmana diyoruz ki elinden gelen her şeyi yap, en fazla bizim canımızı alabilirsin… Ama bizim kutsallarımızı, halkımızın özgürlüğünü, almaya kalkarsan hayır buna izin vermeyeceğiz. Ama halk ve Direniş mensupları irade eder, cevap verirse Amerikalılar dehşetle ve titreyerek bölgeden çekilecektir. Şehadet aşıkları eskisinden çok daha fazla bu hedef için çaba gösterecektir. Daha önce Amerika’yı bölgeden çıkaran mücahitlerin sayısı azdı. Ancak şu an bir halk ve ordu düzeyindedir. Büyük imkanlara sahiptir peki eğer bunlar çaba gösterirse sonucu ne olur? Bu bölgeye isteyerek gelen Amerikalı subay ve askerlerin tabutları geri dönmeye başladığında Trump, ne yaptığını anlayacak ve seçimleri de kaybedecek. Bizim Direniş Ekseni’ndeki hedefimiz ve irademiz bu olmalıdır. Hac Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi’nin kanının cevabı Amerikan güçlerinin bölgeden çıkarılması olmalıdır. Bu hedef inşallah gerçekleşecek; Kudüs ve Filistin özgür olacak. Amerikalılar bölgeden çıkarıldığında bu siyonistler de valizlerini toplamaya başlayacak. O zaman da artık Siyonistlerle savaşmaya bile gerek kalmayacak. Sözün kısası, cahil Trump ne yaptığının farkında değil. Amerika bölgeden gittiğinde Kudüs’ün özgürlüğü ulaşılacak hedeftir. Ben Hz. Zeynab’in söylemine başvuruyorum: Trump ve Amerikalılar! Kimleri öldürdünüz ve kimlerin yüreğini dağladınız? Bugün Hac Kasım’ın kanının adil kısası, İmad Muğniye’nin, Seyyid Abbas Musevi’nin, Ragıb Harb’ın, Mustafa Bedreddin’in, Ebu Mehdi’nin, tüm Direniş şehitlerinin adil kısasıdır. Biz duygusal konuşmuyoruz. Ben kişisel olarak Hac Kasım’a gıpta ediyorum. Bundan dolayı üzüntülü değilim, ne korkutucu ne de öfkeliyiz. Biz diyoruz ki bu büyük kan, istikbardan, emperyalizmden ve işgalcilikten kurtulmak için büyük bir fırsattır. Bu kanla, şehitlerimizin, sevdiklerimizin kanıyla direniş yolu devam edecektir inşallah. Sonunda zafer kazanacağız. Çeviri: YDH
Görüntülenme: 3299 Tarih: 06 Ocak 2020 18:22