Gazze Şeridi’ndeki saldırı tünellerine karşı mücadele teorisini geliştiren işgal subayı olarak bilinen Edelstein’in açıklamaları işgal rejimi gazetelerinden Israel Hayom’un dünkü sayısında yayınlandı.
Edelstein, Tel Aviv’in kuzeyindeki Herzliya kentinde Disiplinlerarası Merkez’de West Point ve Amerikan Büyükelçiliği’nin katkılarıyla düzenlenen “Savaş ve Barışta Yeraltının Zorlukları” konulu konferansta dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen tünel uzmanlarına konuştu.
Filistin direnişine karşı temel bazı ön kabulleri değiştirmek gerektiğini söyleyen Edelstein, Filistin direnişinin kendilerini yormak için hem yer altında ve hem de yer üstünde aynı anda savaşmaya zorlamak istediğini belirtti.
Temizlenen binaların dahi tüneller sebebiyle tehlike teşkil edebileceğini belirten Edelstein, geçmişte tünellere girmeden mücadelenin mümkün olduğunu fakat bugün bu imkânın bulunmadığını ifade etti.
Edelstein, işgal ordusunun tünellerin oluşturduğu tehdide karşı önlem geliştirmeye çalıştığını fakat tünel savaşlarında büyük zorluklar olduğunu söyledi.
Yakın zamana kadar, İsrail halkı ve liderliği eski Başbakan İzak Şamir'in teorisi olan “Araplar aynı Arap, deniz aynı deniz, Yahudi devleti geçmişte olduğu gibi yine onlara galip gelecektir ” söylemlerine tutunuyordu.
Ancak bugün, işgal rejiminin karar mekanizmalarının aynası olarak görülen Yahudi medyasını takip edenler, Direniş Ekseni'nin artan gücü karşısında İsrail'in kritik ve tarihi bir dönüm noktasına geldiğini net bir şekilde görmektedir. Yahudi Devletinin uzmanları, analistleri ve araştırma merkezleri tarafından yapılan açıklamalar da bunu doğruluyor.
Bunun yanı sıra, Arap ülkeleriyle girilen çatışmadan yüz yıl sonra, İsrail bugün stratejik planlama ile operasyon tasarlama konularında ciddi yeteneklere sahip, zeki ve çağa ayak uyduran bir düşman ile karşı karşıya olduğunu kabul ediyor. Aynı şekilde, Siyonist ulusal düşünce birliği gönüllüsü olarak bilinen Yahudi medyası, bugün karşılarındaki düşmanın çağa ve gelişmelere inanılmaz bir hızla ayak uydurduğunu ve İsrailli yorumcuların tabiriyle “Acem halısı dokuyucularının sabrına sahip” olduğunu itiraf ediyor.
İşgal altındaki Filistin topraklarına Amerika'dan göç eden ve İsrail'deki en sağcı yazarlardan biri olarak kabul edilen Dr. Dan Shiftan, İsrail'in bugüne kadar zekasıyla, etkinliğiyle ve metodolojisiyle Siyonist varlığı tehlikeye atan böyle tehlikeli bir kombinasyon güç ile hiç karşılaşmadığını yazdı.
İsrail tarafından Direniş Ekseni'nin yetenekleri hakkında yapılan resmi açıklamalar, Suriye'deki tüm İran mevkilerine saldırma çağrısı yapan yeni Güvenlik Bakanı Naftali Bennet'in İsrailli birçok analist ve yorumcu tarafından alay konusu haline gelmesine yol açtı. Yahudi analistler Bennet ile dalga geçerken aynı zamanda, kendisinin planlarının güvenlikten daha çok seçim çalışmaları olduğunu vurguluyor.
Konuya dair örnekler bununla sınırlı değildir. Yahudi medyasının önde gelen televizyonlarından “Kanal 12” askeri analisti Roni Daniel, İkinci Dünya Savaşına atıfta bulunarak Bennet'in planlarını dalga konusu haline getirdi. Daniel şu ifadeleri kullandı: İngiltere, İkinci Dünya Savaşında, askeri donanım ve diğer malzemeleri getiren bir gemisine saldıran Alman denizaltılarından dolayı büyük zarar gördüğünde, bir kişi geldi ve denizaltı sorunlarının çözümü hakkında bir fikri olduğunu, Başbakan Chruchill ile görüşmek istediğini söyledi. Churchill'in yanına girdi ve dedi ki: “Basit bir fikrim var. Okyanusun suyunu pompalayarak çek, tüm denizaltıları karaya oturt ve sorunu çöz” Churchill, okyanusun suyunun tamamının nasıl çekileceğini sorunca, adam şöyle cevap verdi: “Ben sana fikri sundum, nasıl yapacağını da sen düşün.” Askeri analist Daniel, Bennet'in planını da bu hikâyedeki adamın fikirlerine benzeterek dalga geçti.
Bunun yanı sıra, İsrail'deki uzmanlar ve analistler, İran İslam Cumhuriyeti'nin, İsrail'in hava savunma yeteneklerini felce uğratan bir stratejik füze şemsiyesi oluşturduğunu vurguluyor. Analistlere göre, eğer Tahran hazırlıklarını tamamlamayı başarırsa, dengeler İsrail'e karşı dramatik bir şekilde İran'ın lehine doğru kayacak. Bu bağlamda, geçtiğimiz hafta Tel Aviv'de düzenlenen Macor Rishon basın toplantısına katılan İsrail ordusunun emekli müfettişlerinden General Yitzhak Brick, İsrail'in varoluşsal bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Gelecek savaşta, İsrail'e karşı bir günde 1500-2000 füze fırlatılması olasılığına dikkat çeken General, bu hassas füzelerin İsrail'in stratejik hedeflerini ya da askeri üslerini vurabileceğini vurguladı. İsrailli General, Siyonist ordunun böyle bir füze yeteneğine karşı koyabilecek yeterliliğe sahip olmadığını ve hava savunma silahlarının bu füzeleri durdurmaya hazır olmadığını ifade etti.
Bu gelişmelerin ve karşılıklı caydırıcılığın gölgesinde, Tel Aviv liderlerinin hesaplanmış bir kumar macerasına atılması ve Direniş Ekseni'ni ezmek için geleneksel olmayan silahları kullanması da asla olasılık dışı değildir. Yahudi Maariv gazetesi 11.11.2014 yılında İsrail'in elindeki nükleer cephane, kitle imha silahları, nükleer savaş başlıkları taşıyan kıtalararası balistik füzeler, nükleer denizaltılar, bombardıman uçakları ve diğer birçok silahı ayrıntısıyla deşifre eden bir makale yayınladı. Siyonist rejimin, füzeleri, gelişmiş taktiksel silahlar ve nükleer başlıklı füzeler ile F-16 tarzı savaş uçakları taşıyabilen denizaltılara ve bir seferde 20 atom bombası fırlatabilecek bomba filolarına sahip olduğu belirtildi. Burada akıllara takılan bazı sorular vardır: İsrail, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana nükleer silah kullanan ilk ülke olmaya cesaret edebilir mi? Eğer böyle bir adım atılırsa, üçüncü dünya savaşının fitilini ateşler mi?
FHA