İskenderun'da AGD'nin çağrısıyla Keşmir'e ve Mescidi Aksa'ya destek amacıyla basın açıklaması yapıldı.
Saadet Partisi, Hüda Par, Memur Sen, İHH, Marder, Hizmet Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, İlim Der, Cihannüma, Tügva, Medeniyet Vakfı, Yardım Eli Derneği, Teknik Elemanlar Derneği ve Yaren Der'in destek verdiği basın açıklamasında sunuculuğu yapan Kudüs Günü sitesi yayın yönetmeni Kemal Kemahlı, Keşmir'de Hindistan'ın yaptığı zulme ve Mescidi Aksa'nın Siyonist Yahudiler tarafından yakılışının 50. Yıldönümü münasebetiyle Hamas'ın Kudüs ve Mescidi Aksa için Müslümanlara yaptığı seferberlik çağrısına dikkat çekti.
Basın açıklamasını 'Keşmir Halkı Yalnız Değildir', 'Müslüman Uyuma Keşmir'e Sahip Çık', 'Keşmir'e Selam Direnişe Devam', 'Free Free Keşmir', 'İşgalci Hindistan Keşmir'den Defol', 'Direne Direne Özgür Keşmir'e', 'Kudüs'ten Keşmir'e Direnişe Bin Selam', 'Mescidi Aksa Onurumuzdur', 'Kahrolsun İsrail Kahrolsun Amerika', 'Siyonist Devlet Yıkılacak Elbet' sloganları eşliğinde TEKDER (Teknik Elemanlar Derneği) Başkanı ve AGD Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Basri Yıldırım okudu.
Okunan basın açaıklamasının tam metni aşağıdaki şekildedir:
KEŞMİR’İN GELECEĞİNE KEŞMİR HALKI KARAR VERECEKTİR
Keşmir, Pakistan, Hindistan ve Çin arasında yer alan, halkının çoğunluğu
Müslüman olan bir bölgedir.
Keşmir, 24 Ekim 1945’de kurulan Birleşmiş Milletlerin “Çözülmemiş Sorunlar”
listesindedir.
Keşmir sorunu nedeniyle Pakistan ve Hindistan arasında bugüne kadar 3 kez
savaş yaşanmıştır.
Bugün Keşmir topraklarının büyük bir kısmı Hindistan işgali altındadır. Son
günlerde yaşanan sıcak gelişmelerle Keşmir’de insani bir kriz kapının
eşiğindedir.
İşgal altındaki Keşmir’de Müslüman halk için zaten şartlar çok zordu,
Hindistan’ın kabul edilemez uygulama ve kararlarıyla Keşmir bir ateş hattı
olmak yolunda ilerlemektedir.
Keşmir sorunu, II. Dünya Savaşı sonrası İngiltere’nin çekildiği topraklarda
bıraktığı üç sorundan biridir:
Kıbrıs sorunu, Filistin Sorunu ve Keşmir Sorunu.
Kıbrıs sorunu, 1974 Barış Harekatı ile çözülmüştür. Ancak Filistin ve Keşmir
Sorunları devam etmektedir.
Keşmir 8. Yüzyılda İslam’la tanışmıştır. Keşmir, 14. Yüzyıldan itibaren de yoğun
bir şekilde İslamlaşmıştır. Bir ara Moğolların hakimiyet kurduğu bölge sırasıyla
Afganların, Sihlerin ve İngilizlerin kontrolüne geçmiştir.
Balfour Deklarasyonu ve Sykes-Picot ile Ortadoğu’yu istikrarsızlaştıran
İngilizler, Amritsar Anlaşması ile de Keşmir’i uluslararası bir problem haline
getirmişlerdir.
İngilizler, 16 Mart 1846’da imzalanan Amristsar Anlaşması ile halkının
çoğunluğu Müslüman olan Keşmir’i 7.5 milyon rupe, 1 at, 12 keçi, 6 kaşmir
örtü karşılığında Hindulara satmışlardır.
Halkın kabul etmediği bu satış, günümüze kadar devam eden sorunların da
temelini oluşturmuştur.
Keşmir’de nüfusun çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen İngilizlerin bölgenin
yönetimini Hindulara bırakması bilindik İngiliz siyasetidir.
Pakistan, Keşmir Sorunundan dolayı ilk kez 22 Ekim 1947'de Hindistan’la
savaştı.
1 Ocak 1949'da Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda ateşkes anlaşması
imzalandı.
Anlaşmaya göre iki ülke de askerlerini geri çekecek Birleşmiş Milletler
gözetiminde yapılacak halkoylamasıyla Keşmir’in geleceği karara bağlanacaktı.
Ancak Hindistan, aynı İsrail gibi anlaşma maddelerine hiçbir zaman uymadı.
Hindistan ordusu geri çekmediği gibi Müslümanların çoğunlukta olduğu
Cammu Keşmir’i de kendine bağladı.
İşgalden sonra Cammu Keşmir’i daha özerk bir şekilde yöneten Hindistan,
1963 yılında aldığı bir kararla Cammu Keşmir’i eyalet ilan edip bölgeye vali
atadı.
Birleşmiş Milletlerin aynen İsrail karşısında etkisiz kalması gibi Hindistan’a da
bir yaptırım uygulamaması Pakistan’ı 1965 ve 1999'da iki kez daha Hindistan’la
karşı karşıya getirdi.
Hindistan’ın iki hafta önce, Cammu Keşmir'e ayrıcalık tanıyan anayasanın
370'inci maddesini iptal etmesi ve bölgenin özel statüsünü ortadan kaldırması
bardağı taşıran son gelişme oldu.
Hindistan tek taraflı olarak, Cammu Keşmir'in, kendi anayasasına sahip olmak,
savunma, iletişim ve dış ilişkiler dışındaki tüm meselelerde karar almak gibi
birçok ayrıcalığını sona erdirmesi, işgalini kalıcı bir duruma dönüştürme
hamlesidir.
Bu niyet ve bu doğrultuda atılan adımlar hem kabul edileme hem de Keşmir
sorununu asla çözmez.
Keşmir sorununun çözümü için öncelikle Keşmir halkı bir nesne olarak
görülmemelidir.
Keşmir’in geleceğine ve statüsüne Keşmir halkı karar vermelidir.
Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlar gereği “plebisit” yapılmalı, sandıktan çıkan
sonucu bölge ülkeleri ve küresel güçler kabul etmelidir.
Keşmir sorunun bölgede birden çok ülkenin içinde yer alacağı büyük bir savaşa
dönüşme ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Her durumda başta Hindistan ve Pakistan olmak üzere taraflar arasında
diyalog kanalları açık tutulmalı, nükleer ya da konvansiyonel her türlü savaştan
kaçınılmalıdır.
Hindistan, Keşmir halkına rağmen bölgede asker bulundurma tutumundan
vazgeçmelidir.
Aynı şekilde işgalci Hindistan yönetimi Keşmir halkına karşı kullandığı orantısız
şiddete son vermelidir.
Halkın insanî hak talepleri karşısında güvenlik güçlerinin hukuksuz
uygulamalarına fırsat vermemelidir.
Hindistan, aynen İsrail gibi Keşmir’deki demografik yapıyı lehine çevirme
girişimlerinden vazgeçmelidir.
ABD başta olmak üzere küresel güçler, Keşmir’de meydana gelebilecek çatışma
ve gerilimler üzerinden çıkar hesapları yapmayı bırakmalıdır.
Türkiye hükümeti, Keşmir halkının sesine ses olmalı, Keşmir halkıyla
dayanışma imkânlarını artırmalı, bölgede çözüme dair daha etkin bir politika
izlemelidir.
Keşmir halkının hak ve adalet taleplerinin ve bu yöndeki gösterilerinin
Hindistan ya da başka aktörler tarafından terör faaliyeti olarak gösterilmesine
engel olunmalıdır.
Camilerin ve mescitlerin Hindistan tarafından terör yuvaları olarak, toplu
ibadetlerin terör eylemi olarak lanse edilmesinin önüne geçilmelidir.
Bizler Anadolu Gençlik Derneği mensupları olarak Keşmir halkının ve haklı
taleplerinin yanında olduğumuzu buradan tüm dünyaya ilan ediyoruz.
Anadolu Gençlik Derneği
Genel Merkezi
kudusgunu.com