DİN BİR DER YAYINLADIĞI AÇIKLAMAYLA SİYONİSTLERİN VE EMPERYALİSTLERİN ŞOM PLANLARINA DİKKAT ÇEKTİ

 

Görüntülenme: 1680 Tarih: 25 Şubat 2020 17:24
DİN BİR DER YAYINLADIĞI AÇIKLAMAYLA SİYONİSTLERİN VE EMPERYALİSTLERİN ŞOM PLANLARINA DİKKAT ÇEKTİ

Müslümanlar olarak tarihin en derin krizlerinden birini yaşıyoruz. İslam coğrafyasının her bir köşesinde Müslüman kanının aktığı, ümmetin etnik ve mezhepsel çatışmalarla birbirine düşürüldüğü zor bir dönemden geçiyoruz. İslam düşmanları Müslümanlar üzerinde türlü planlar yapıp uygularken, biz Müslümanlar olarak bu planları boşa çıkaracak güçlü bir iradeden ve birlikten çok uzağız.

Başta Siyonistler olmak üzere emperyalistler ve İslam düşmanları, dünyayı ve özellikle coğrafyamızı her türlü vasıta ile karıştırmaya ve ayrıştırmaya çalışmakta, bölgemizle ilgili yüzlerce yıllık planlarını yoğun bir şekilde yürürlüğe koymaktadırlar.

Böyle bir dönemde Müslümanlar olarak etnik, mezhebi ve bölgesel farklılıkları çatışma ve ayrılık sebebi yapmadan İslam ortak paydasında bir araya gelebilmenin ve içinden geçtiğimiz krizden çıkabilmenin çaresini hep beraber aramak ve bulmak zorundayız.

Müslümanlar olarak en önemli önceliğimiz, ümmetin vahdetini temin etmek ve coğrafyamızdaki fitne ateşini söndürerek akan Müslüman kanını dindirmek olmalıdır. Vahdetin temini, İslam toplumlarına liderlik eden siyasi ve dini önderlerin en büyük önceliği ve sorumluluğu olmalıdır. İslam ümmetinin dini ve dünyevi menfaati bu temel noktada toplanmaktadır.

Bu meyanda toplum katmanlarının tümünü kuşatıcı, birleştirici bir dil ve üslup kullanma zarureti vardır. İnançlarımız ve temel değerlerimiz etrafında ortak bir zemin oluşturmak, “Ümmetin Birliğini” tesis etmek, altüst olan bireysel ve toplumsal hayatımızda selim fıtratımızı ve kadim değerlerimizi yeşertmek, yaşanabilir bir coğrafya ve yeni bir dünya kurmak yegâne amacımızdır.

İslam ümmetinin içinden geçtiği bu zorlu süreçte, tarihte kalmış ihtilafları ve ihtilaflı konuları gündeme getirmenin Müslümanlara hiçbir faydası yoktur. İlmi meclislerde hususi olarak konuşulabilecek meselelerin, kamuoyu önünde ulu orta tartışılması, ihtilafları derinleştirmekten ve ayrışmayı pekiştirmekten başka sonuç doğurmayacaktır.

Tarih boyunca Müslümanların mücadelesi; Nefis, Şeytan, İslam düşmanları, Münafıklar ve Zalimlerle olmuştur. Düşman listesinin içerisine her ne gerekçe ile olursa olsun Müslümanları da dahil etmek müminler için azap sebebi olacaktır. Düşmanları tanımak, Müslümanlar ve İslam âlemi üzerindeki oyunlarını deşifre etmek, Müslümanın şahsiyetini ve izzetini korumak en önemlisi de Müslümanların birliğini tesis etmek, âlimlerimizin ve idarecilerimizin en önemli ve öncelikli vazifesidir.

Toplum önderlerinin ve siyasilerin, Müslümanlar arasındaki kutuplaşma ve gerginliğe sebep olan İhtilaf, Cidal, Niza’ ve Tefrika yerine Selam, Barış, Sevgi ve İttifakı öne çıkarmaları; Cehalet, Irkçılık, Mezhepçilik ve Particilik yerine İlim, Uhuvvet, İtidal, Adalet ve İslam Birliği konuları üzerinde durmaları, varlığımız ve geleceğimizin devamı için zaruret arz etmektedir.

Müslümanlar İslam düşmanları karşısında zayıf olduğu ve fitnenin egemen olduğu dönemlerde vahdeti temin etme gayreti yerine, Müslümanların hatalarını sayıp dökmek ve ihtilaflı meseleleri gündeme getirmek kalb-i selîm ve akl-ı selîm sahibi hiçbir mümine fayda vermez.

Bu bağlamda; İslam’ın temel ilkelerini açıkça inkâr etmeyen, tevhide inanıp Allah’a şirk koşmayan ve kıblemize yönelen her Müslümanı kardeş kabul edip bağrımıza basmak, inancımızın gereğidir.

Bu meyanda yukarıda ifade edilen ana sorunların çözüm önerileri aşağıda sıralanmıştır:

1. Allah(cc), İslam inancını taşıyanlara “Müslüman” adını vermiştir. Müslüman kimliğimizin altındaki nitelemeler, “Müslüman” isminden daha üstün kabul edilemez.

2. Kıblemize dönen ve tevhit ehli olup Allah’a şirk koşmayan her Müslümanı kardeşimiz kabul etmek, imanımızın gereğidir.

3. Farklı ırk, mezhep ve meşrepler İslam ümmeti için birer zenginliktir. Bazı Müslüman kardeşlerimizi bizden farklı düşündükleri için yaftalamak veya tekfir etmek Müslüman toplum için en büyük fitnedir ve “fitne öldürmekten beterdir”.

4. İslam ümmetinin birliği ve umumi maslahatı, tüm ırk, mezhep ve grupların hususi maslahatından daha öncelikli ve üstündür.

5. Tevhide inanıp İslam düşmanlarını düşman bilen bir grup veya cemaate düşman olunamaz, lakap takılamaz ve hataları aleni olarak söylenemez. Ancak kendilerine usulünce hatırlatılır ve nasihat edilir.

6. Müslümanlar Kur’an’ın ifadesi ile "Vasat bir Ümmettir". Dilimiz, üslubumuz, hal ve tavırlarımız vasat olmalıdır. Her halimizle "İtidali" temsil edersek başarılı olabiliriz. Ancak “Vasat bir ümmet olarak”, orta yoldan giderek hakikate şahitlik edebiliriz.

7. Bizim inancımıza göre; en günahkâr ve hatalı mümin bile, en iyi zannedilen küfür ehlinden Allah (cc) indinde daha makbuldür.

8. Müslümanların en öncelikli meselesi “vahdet içinde” olamamaktır. Bundan hareketle her Müslüman sözüyle, icraatıyla insanları birliğe çağırmalı; tefrikadan her halükarda uzak durmalıdır.

Yukarıda belirtilen temel konular ışığında başta Din görevlilerimiz, Kanaat önderlerimiz, Sivil toplum kuruluşlarımız ayrıca her kademedeki idarecilerimiz ve vatandaşlar olarak ivedilikle harekete geçmeliyiz.

Zira “birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.”

Selam hidayete tâbi olanların üzerine olsun.

 

 

DİN GÖREVLİLERİ BİRLİĞİ DERNEĞİ (DİN-BİR-DER)

 ANKARA

Yorumlar