Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım’ın, büyük cihad komutanı şehit Hacı Ali Kereki (Ebu'l-Fazl) için düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmadan öne çıkanlar: Savunma amaçlı çatışmaya hazırız!
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, büyük cihad komutanı şehit Hacı Ali Kereki (Ebu'l-Fazl) için düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu.
Şeyh Naim kasım'ın açıklamaları şu şekilde: 'Büyük cihad komutanı, şehit Ali Abdulmun’im Kereki (Hacı Ebu'l-Fazl) için bu günü özellikle seçtik. Çünkü geçen yıl 27 Eylül’de Ümmetin Şehitler Efendisi Seyyid Hasan Nasrallah ile birlikte şehit oldu, ancak kendisi için özel bir anma ya da tören düzenlenememişti.
Büyük cihad komutanı, şehit Ali Abdulmun’im Kereki’nin bizim üzerimizde hakkı var. Çünkü o, Genel Sekreter’in cihad konseyindeki yardımcılarından biriydi ve halkın onu tanıması gereken önde gelen bir şahsiyetti.
Şehit Komutan Ebu'l Fazl Hizbullah'ın Askeri Yapılanmasında Öncülük Etti
Şehit komutan Ebu’l-Fazl, Mayıs 1962 doğumluydu. Küçük yaşlardan itibaren Ehlibeyt’i (a.s) seven ve İslami çalışmalara bağlı biriydi. Üniversite mezunuydu ve İslami harekete ilk kuşaktan, yani eski ve kurucu nesilden katılmıştı.
Şehit komutan Ebu’l-Fazl, Batı Beyrut’ta İslami faaliyetlerin temelini atan isimlerden biridir. Mus‘ab bin Umeyr İzci Birliği’ni kurmuş, Ahd Spor Kulübü’nün gelişimine öncülük etmiştir. 1974 yılında Mahrumlar Hareketi (Emel Hareketi)’ne katılmış ve Hizbullah’ın askeri yapısının oluşmasında öncü rol oynamıştır.
1982’deki İsrail işgaline karşı Halde Muharebesi’nde direniş göstermiş, ağır yaralanmıştır. Büyük cihad komutanı Hacı İmad Muğniye ile birlikte, şehit Ahmed Kasir’in gerçekleştirdiği istişhad operasyonunun planlayıcısı olmuş ve güney sınır kuşağında direniş yapılarını kurmuştur.
Şehit komutan Ebu’l-Fazl, 1996 yılına kadar Güney Lübnan’daki askeri sorumluluğu üstlenmiş; 1993, 1996 ve 2006’daki İsrail saldırılarına karşı verilen direnişte kilit rol oynamış ve 2000 yılındaki işgalden kurtuluşta önemli operasyonlara öncülük etmiştir. Kurtuluştan sonra iki yıl boyunca Gazi Kurumu’nun başkanlığını yürütmüştür.
Şehit komutan “Ebu’l-Fazl”, 2006 yılından şehadetine kadar “Seyyidüşşüheda Karargâhı” yani Güney Lübnan bölgesinin komutanlığını yürüttü. O dönemde Suriye’de tekfircilerle yapılan savaşların planlanması ve yönetilmesinde aktif rol aldı.
Şehit Komutan Ebu'l Fazl Aksa Tufanı Operasyonunda Önemli Bir Rol Oynadı
“Ebu’l-Fazl”, “Aksa Tufanı” operasyonunda da önemli bir rol oynadı. Defalarca suikast girişimine maruz kalmasına rağmen Güney Lübnan’ı terk etmedi ve mücadelesine devam etti.
2008 yılından bu yana Genel Sekreter Seyyid Hasan Nasrallah’ın cihad yardımcılığını üstlenmiş, iki yıl boyunca merkezî askerî sorumlu olarak görev yapmış ve Cihad Konseyi üyesi olmuştur.
Özel hayatında dindar, alçakgönüllü, insanlara yakın, geçimi kolay biriydi; ancak hak konusunda tavizsiz ve dimdik duruyordu. Ramazan ayında Kur’an’ı hatmeder, camide itikafa girer ve gece namazlarını hiç aksatmazdı. Son vasiyeti ise “Aşura Ziyareti”ni unutmamaktı.
Bu direniş hareketi İmam Musa Sadr tarafından kuruldu ve şehitler sayesinde güç kazandı. Önde gelen şehitler arasında Seyyid Abbas Musevi, Seyyid Hasan Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiyüddin yer almaktadır.
Direniş İsrail'i Engelledi
Direniş, 1982’den 2024’e kadar geçen 42 yılda birçok başarı elde etti. 2000’de Güney Lübnan’ı işgalden kurtardı, 2006’daki saldırıyı püskürttü ve 2006’dan 2023’e kadar İsrail’in herhangi bir yeni saldırı yapmasını engelledi.
“Üli’l-Be’s” savaşında İsrail’in Beyrut’a ulaşmasını bu direniş engelledi.
Bu direnişin temel hedefi, işgalden kurtuluş ve Lübnan’ı İsrail’in istila ve kontrolünden korumaktır. İsrail’in Lübnan’ın geleceğine yön vermesine izin vermemektir.
Hizbullah, Litani Nehri’nin güneyindeki ateşkes anlaşmasını eksiksiz uyguladı. Lübnan devleti de elinden geldiğince orduyu bölgeye konuşlandırdı.
Devlet olarak, Hizbullah ve tüm direnişçiler üzerlerine düşeni yerine getirdi; ama İsrail hiçbir şeyi uygulamadı.
8 aydır Siyonist Saldırganlık Devam Ediyor
Tüm dünya, İsrail’in bu süre zarfında 3800 kez ihlalde bulunduğunu söylüyor.
Şimdi anladılar ki mevcut anlaşma Lübnan’ın lehine ve bu yüzden sahada baskı yaparak anlaşmayı değiştirmeye çalışıyorlar.
Ancak tüm bu baskılar anlaşmayı değiştirmeye yetmedi.
Bugün Amerika, yeni bir anlaşma öneriyor; yani son 8 ayda yaşanan tüm ihlaller sanki hiç olmamış gibi davranıyor.
Yeni anlaşma, İsrail’i önceki tüm saldırılarından aklamaktadır.
Hizbullah'ı Silahsızlandırmak İstiyorlar
Ateşkes anlaşmasının, istedikleri hedefleri gerçekleştirmediğini fark ettiler.
Bu saldırının tek gerekçesi Hizbullah’ın silahsızlandırılmasıdır; çünkü İsrail’i rahatlatacak olan budur ve bu tamamen İsrail’in talebidir.
Bazıları, “Eğer silahlarınızı bırakmazsanız İsrail nasıl çekilir?” diyor. Ama asıl saldırgan olan İsrail’dir.
Peki neden İsrail, Suriye’de tehdit yokken saldırılar düzenliyor ve hava operasyonları yapıyor?
“İsrail’in güvenliği” adı altında bu bölgede başını kaldırabilecek hiçbir canlı bırakılmıyor. “İsrail’in güvenliği” bahanesiyle her köşe başı denetlenmek isteniyor, bombalanmak isteniyor. Bu bahaneyle hiç kimsenin İsrail’e hayır deme hakkı kalmıyor.
İran İsrail'e Karşı Galip Geldi
İsrail, İran’ı nükleer varlık bahanesiyle bombaladı ama tüm denetçiler İran’ın faaliyetlerinin barışçıl olduğunu doğruladı. Gerçek hedef İran’ı ortadan kaldırmaktı, ancak İran bu savaşta galip geldi.
Biz İsrail’i sanki sadece bir saldırı yaptı ve biz belli bir adım atarsak geri çekilecek bir güç olarak görmüyoruz. Hayır! İsrail yayılmacı bir varlıktır. Bugün bazı Arap ülkeleriyle yapılan normalleşme adımları da göreceksiniz ki bölgenin İsrail’e katılmasının birer aşamasıdır.
Suriye’nin tamamen silahsızlandırılması ve İsrail’in emirlerine boyun eğmesi isteniyor — yani Suriye’nin İsrail tarafından yönetilmesi. Peki, biz Lübnan’da buna razı olabilir miyiz? Gazze’de olanları görmüyor muyuz? Filistin halkı Amerikan gözetiminde açıkça soykırıma uğruyor.
Silahımız İsrail'in Genişlemesini Engelliyor
Trump ne demişti İsrail hakkında? Gazze hakkında? “İsrail küçük bir devlet ama işgal yoluyla büyüyor” dedi. “Riviera Projesi”ni gündeme getirdi.
Mesele yalnızca silahların bırakılması değil; bu, İsrail’in yayılma planının bir adımıdır. Silah bir engel, çünkü Lübnan’ı ayakta tutuyor ve İsrail’in genişlemesini engelliyor.
Biz Hizbullah, Emel Hareketi ve direniş cephesi olarak; egemen, bağımsız bir Lübnan istiyoruz. Lübnan’ın tüm taifeleriyle birlikte nihai vatan olduğuna inanıyoruz. Taif Anlaşması’nın hükümlerine bağlıyız. Ancak şu an, direnişi, direnişin halkını ve tüm Lübnan’ı hedef alan varoluşsal bir tehdit ile karşı karşıyayız.
Lübnan’daki tüm taifeler tehdit altındadır. Suriye ve Filistin’de yaşananlara bakın; Gazze’de Katolik kilisesi bile bombalandı.
Suriye’de bazı silahlı grupların yaptığı boğaz kesmeler ortada.
Bugün bir saldırı kararı verilse, Doğu Lübnan’dan harekete geçmeleri çok zaman almaz.
Direnişin İnancı Tam
Biz direniş olarak inanç gücüne ve duruşumuza sahibiz... Askerî imkânlarımızın bir kısmı da bu sağlam duruşun bir parçasıdır.
Savunmaya geçersek, kayıplarımızın büyük olması beklenebilir. Ancak direnirsek, onların kapıyı zorlamasını engelleyebilir ve özgürlük kapısını aralayabiliriz.
Lübnan üç ciddi tehditle karşı karşıyadır: Güney sınırından İsrail, doğu sınırından IŞİD unsurları ve Amerika’nın Lübnan’a vesayet uygulamaya çalışarak onu felç etmeye çalışan zorbalığı.
(ABD Temsilcisi) Barrack, Lübnan ordusunu direnişin silahlarını zorla almak için kışkırtıyor ve bir iç savaş çıkarmaya çalışıyor.
Gelin, ortak bir sözde birleşelim ve önceliklere göre hareket edelim. Tehdidi ortadan kaldırdıktan sonra savunma stratejisini ve ulusal güvenlik stratejisini tartışmaya hazırız.
ABD Lübnan'da Hedeflerine Ulaşamayacaktır
İsrail’e hizmet etmeyin, çünkü bu cephede Amerika ne kadar uğraşsa da, hedeflerine ulaşamayacaktır.
Bizler, inancımızdan da gücümüzden de vazgeçmeyiz. Teslimiyet bizim lügatimizde yoktur. İsrail ne bizi boyun eğdirebilir, ne de bizim silahımızı teslim alabilir. Biz buradayız, dimdik ayaktayız, direnişe hazırız.
Evet, biz bu yolun bedelinin ağır olduğunu biliyoruz. Ama biliriz ki, teslimiyet her şeyimizi elimizden alır. Bölgeyi izleyin, dünyaya bakın; ibret alın. Teslim olanların elinde ne kaldı?
Şayet İsrail saldırırsa, biz de mukaddes savunmamızla karşılık vermeye hazırız. Bizim suskunluğumuz zayıflık değil, hikmettir.
İsrail İle Çatışmaya Hazırız
İsrail’in bize yönelik bir saldırıda bulunduğunu ve artık karşılık verme zamanının geldiğine kanaat getirirsek, savunma amaçlı çatışmaya hazırız.
Bazıları iç cephede çatlak hayal ediyor; özellikle de Şii toplumda. Ama bilin ki, direnişin halkı birdir, tek yürektir, sarsılmaz bir kaleyle çevrilidir. Hizbullah ile Emel Hareketi’nin bağı, sadece siyasi bir ittifak değil; stratejik, kardeşçe ve mukaddes bir bağdır.
Ülkenin başındaki üç liderden medet ummayın diye düşünenlere de sesleniyorum: Onlar arasında hâlâ hikmet ve ülkeyi sağduyuyla selamete çıkaracak bir iş birliği mevcuttur.
Biz Var Olduğumuz Sürece İsrail Bu Topraklarda Hiçbir Emeline Ulaşamayacak
Ve biz... Biz hayattayken, biz nefes aldıkça, İsrail bu topraklarda hiçbir emeline ulaşamayacaktır. Bu bir temenni değil, bir hakikattir. Çünkü arkamızda öylesine yüce, öylesine eşsiz bir halk var ki; tarihin hiçbir döneminde böylesi bir halk iradesi görülmemiştir. Onlar, izzet, onur ve bağımsız bir Lübnan uğruna, seve seve canını feda etmeye hazırdır.