ABD'DE SİYAHİLERE KARŞI ŞİDDETİN KAYNAĞI (1. BÖLÜM)

 

Görüntülenme: 2030 Tarih: 16 Haziran 2020 09:16
ABD'DE SİYAHİLERE KARŞI ŞİDDETİN KAYNAĞI (1. BÖLÜM)

Siyah ve kızıl derililer aleyhinde uygulanan ırkçılık, Amerika toplumunun bariz özelliklerinden biri olarak hep gündemde yerini korumuştur.

Amerika'nın 3 yüzyıllık tarihinde, renkli derililer her zaman kölelik, yaygın taciz, öldürme ve sınırsız şiddetin hedefi olmuştur. 1950'li yıllarında siyahilerin sivil haklar hareketi bu kesimin haklarının iadesinde ve ırkçılığı ortadan kaldırmakta etkili olsa da, Amerika'nın şimdiki toplumunda hala farklı boyutlarda ırkçılığın devam etmesi yadsınamaz bir gerçektir. Donald Trump'ın başkanlığı döneminde onun ırkçı yaklaşımı nedeniyle pratikte ırkçı kesimin baskı ve tacizleri renkli derililere karşı artmıştır. Fransa siyasi meseleler uzmanı Branger Winnot şöyle diyor: " Trump barış ve dostluk getiren birisi olarak bilinmiyor ve onun başkanlığı döneminde Amerika'da şiddetin artması aşikardır. Bana göre 2017 yılının Ağustos ayında vuku bulan ırkçı ve şiddet içerikli Charlottesville olayları bu ülkede şiddetin baş göstermesinin simgesidir. Trump o dönemde açıkça bu şiddetli olayları kınamadı sadece nefret ve şiddetin tüm çevrelerde olduğunu söyledi. O böylece bu tür sözcüklerle şiddeti destekledi."

Amerikan Federal Polisi'nin ( F B I) verdiği bilgilere göre Donald Trump'ın iş başına gelmesinden beri , azınlıklar aleyhinde şiddet ve cinayetler artmıştır. Başka bir ifade ile Trump'ın başkanlığı 11 Eylül 2001'den bu yana Amerikan toplumunda ikinci nefret suçları dalgasını ortaya koymuştur.

Şimdi Kovid - 19 hastalığının ölü ve vaka sayısı bakımından dünyanın birinci ülkesi olan ABD'de Korona salgınının pandemi  haline gelmesi renkli derililerin durumunu daha da vahim bir hale getirmiştir. Özellikle bu ölümcül hastalığın büyük bölümünü siyahiler teşkil ediyor. Aslında bu salgın Trump yönetiminin siyahilerin kaderlerine tamamen duyarsız kaldığını gösteriyor.

Amerika'da 17. yüzyılda kölecilik düzeni ile başlayan siyahilere karşı ırkçılık ve onlara karşı kötü muamelede bulunmak, günümüz dünyasında hala devam ediyor ve her daim bir önemli konu şeklinde Amerika toplumunda gündemde kendisini hissettiriyor. Afrika kökenli Amerikalı olarak anılan ABD siyahileri, Latin Amerikalılardan sonra ülkedeki ikinci azınlığı oluşturuyor. Beyaz Saray'da Barak Obama'nın cumhurbaşkanı olarak seçilmesiyle , ülkede siyah derililerin durumunun iyileşeceği bekleniyordu ancak Obama döneminde pratikte  siyahilerin durumu ekonomik ve sosyal açıdan vahim tablo ve görüntüleri yansıtmaya başladı.

Bu duruma örnek olarak son yıllarda defalarca görülen Amerikalı ırkçıların ve ülke  polisinin siyahilere karşı uyguladığı sınırsız şiddet ve baskıları söyleyebiliriz. Ayrıca Amerika'da siyahilere karşı ırkçı yasalar hep insan hakları örgütlerinin  itirazına sebep olmuştur. Genel olarak Amerika toplumunun yüzde 13'ünün siyah derililerden oluşmasına rağmen bu kesim Amerika'da zenginlik, eğitim ve refahtan pek faydalanamıyor aynı zamanda ülkenin sorunlarından çektikleri çile ve sıkıntı daha fazladır. Çoğu siyah derili olan Amerika mahpuslarının durumu özellikle büyük şehir yakınlarında çok üzücüdür. En önemlisi Amerika polisinin şiddetinin asıl kurbanlarını başta siyahiler olmak üzere renkli derililer oluşturuyor.İşte bu mesele Amerika'nın şehirlerinin birinde zaman zaman çıkan itiraz ve isyan hareketlerinin başlıca nedenlerinden biridir. Kanıtlar, dünyada demokrasiyi ve insan haklarını yaydığını iddia eden bir ülkede siyahilere karşı şiddetin yanı sıra ırksal, eğitimsel, mesleki ve sosyal ayrımcılığın yaygınlaştığını göstermektedir. Ayrıca Amerika'da medya yayınlarının Afrika kökenli Amerikalıların endişeleri ve sorunlarıyla ilgili  haberleri yetersizdir veya onlarla ilgili bozuk bir tablo çizmekteler.

Siyahilere karşı bu eksikliklere rağmen, Amerikan toplumunda hala onlar aleyhinde  baskıların yoğunlaştığını görüyoruz. Aslında, siyahilere karşı şiddetin çeşitli biçimlerde artması, zaman zaman eşitsizliğe, ayrımcılığa ve günlük aşağılanmaya karşı dayanmak zorunda olan bu azınlık üzerindeki artan baskıyı yansıtmaktadır. Bununla birlikte, Amerikan toplumundaki bu anormal durumda bir değişiklik için umut verici bir imkan bulunmuyor. Bu konu eski ABD Başkanı Obama'nın ironik bir şekilde "Amerikalının kanında ırksal bir ayrımcılık ırkı vardır" şeklide ifadesi dikkat çekici. Haziran 2015'te siyahilere karşı her türlü ayrımcılığa ve şiddete atıfta bulunan Obama, "ABD'deki farklı ırklar hakkındaki gelişmiş görüşlere rağmen, kölelik mirası Amerikan toplumu üzerinde uzun bir gölge oluşturdu ve hala Amerikalılar'ın DNA'sının bir parçasıdır" dedi.

Kanıtlar, Amerika genelinde siyah derili erkek ve kadınlara karşı polis şiddetinin yaygınlaştığını göstermektedir. İnsan hakları aktivistleri, polisin siyahilere karşı ayrımcılık yapma olasılığının daha yüksek olduğunu ve mahkemede mahkum olma ihtimalinin iki kat fazla olduğunu söylüyor. Ayrıca, bazı araştırmalara göre, siyah Amerikalılar  beyazlardan yüzde 30 kadar daha fazla silahların hedefinde bulunuyorlar.  Washington Post'ta yayınlanan verilere göre, siyah Amerikalılar polis tarafından her zamankinden daha fazla hedef alındı ​​ve öldürüldü ve özel bir kuruluşunun polis şiddetine yönelik yaptığı araştırma,siyah derili Amerikalıların beyaz polis tarafından öldürülme olasılığının üç kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

ABD'nin siyahilere karşı polis şiddeti konusu, özellikle de Barak Obama'nın başkanlığı döneminde iki kat önem kazandı, çünkü birçoğu Obama'nın polis şiddetinin yayılmasını önlemek için yasal işlem yapacağını düşündü, ancak o da pratikte işe yarayacak bir adım atmadı. Siyahilerin, bazı durumlarda ölümlerine yol açan ABD polisinin uygunsuz ve insanlık dışı muamelesi, uzun bir geçmişe sahiptir ki bunlardan biri " Siyah derililerin hayatı önemlidir" isimli bir  hareketin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak bu hareketi itibarsızlaştırmak için eski New York belediye başkanı Rudolf Giuliani tarafından örneklendiği gibi, çok şey yapıldı.  Giuliani'ye göre, hareket diğerlerinin "Ferguson etkisi" olarak adlandırdığı fenomene yol açmıştır. Bu, protestoların polis performansında gözetim ve baskıların arttığına ve bunun sonucunda büyük şehirlerde cinayet oranlarının artışına neden olduğu anlamına geliyor.

2050 yılına kadar nüfusun yüzde 50'sinden fazlasına ulaşacağı tahmin edilen Amerikan toplumunda renkli derililerin artmasıyla, onlara karşı polis şiddetinin arttırılması konusu giderek daha da önemli hale geldi çünkü nüfustaki bu artışla, onlara karşı polisin şiddet ve tacizi de artacaktır. Söz konusu şiddet vakaları korona salgınının yayıldığı şu sıralarda artış kaydediyor. Amerika'daki siyah topluluk bir yandan koronavirüsten etkilenmiş ve ağır kayıplar vermiş, öte yandan acımasız ve şiddetli polis eylemlerine maruz kalmıştır. Polis tarafından katledilen siyah derililer meselesi bir döngüye yol açarak burada siyahilerin öldürülmesi nedeniyle isyancılar cadde ve sokaklara dökülür ve oluşan kaos sırasında polisin bastırması veya kimi insanlar tarafından öldürülüyor, sonunda bir kaç isyancı kendi evine dönse de bir başka siyahinin polis tarafından öldürülmesi onların tekrar sokaklarda geniş itiraz protestoları düzenlemelerine neden oluyor.

 

Zaman zaman tekrarlanan bu protestolara rağmen, federal hükümet veya ABD Kongresi, polisin siyahilere karşı şiddetinin tekrarlanmasını önlemek için etkin bir adım atmamış ve bu suçlarla ilgili davalar sıklıkla polis memurlarının beraatiyle gerçekleştirilmiş ve böylece  siyahilere karşı işlenen suçlar sona erdirilmiştir. Bu konu, siyah derili Amerikalılar arasındaki hayal kırıklığını körükledi ve daha yaygın protestolara yol açtı. Bunun en son örneği, George Floyd isimli bir siyahinin polis tarafından acımasızca öldürülmesini protesto eden  Minnesota eyaletinin, Minneapolis şehrindeki  yaygın protestolar ve ayaklanmalardır.

parstoday

Yorumlar